31 Mayıs 2012 Perşembe

Geç Sevmek Mayısı

Güzel aydır düşününce Mayıs. İhmal edilmiş veya yadsınmış olmaktan sessiz, tam olmamış oluşuna rağmen yine de hatırda yer edecek günler kadar bahsetmeye değer en azından. Yaralar bazen geç ve çoğunlukla "yanlış" iyileşiyor. Geçip giden zamandan gecemize kalan kaygıları da ekleyince buna, öyle bir dönem oluyor ki; mevsimi, yağmuru, filmleri, kitapları,müzikleri ve en fenası aşkı -aşık olabilme yetisini- unutmuş oluyor insan. Yine de insan değil miyiz, unuttuğumuz kadar hatırlamakla da biliniriz kendimizce. Ayın ve kimi takvime göre ilkbaharın dahi sonuna denk gelse de bu farkediş hali, engel olmaz duyulan memnuniyete..Ama heyecandan bahsetmek için erken mi şimdi, yazının burasında veya ömrün ?

     Diyelim, kahve içmeyi seviyoruz ve bir süredir bozuk kahve makinası. Böyle bir "farksız" günde şahane bir hediye alır insan kendine. Öğleden sonrayı akşama bağlayan saatlerde yeniden lezzetli kahveyi yudumluyorken, hiç yoktan bir Dinah Washington duyulur ; "Did you see that I've got a lot to learn? Well don't think I'm trying not to learn " Sesin geldiği yöne gitmek isteği, zorunluluktan veya yalnızlıktan değil ama en az yeni bir kahve makinası alma isteğine benzer kaçınılmazlıkta ve yakınlığındadır artık.

    Sahne değişir, ışık değişir; pastel tonlu ve benimkine kıyasla biraz daha aydınlık bir odanın penceresinden şehre bakmaktadır iki kişi. Ve genelde masalsı olanın ya da bu tür yazılarda beklenenin aksine, susmazlar. Hatta anlık sessizlik anları dahi yoktur. Öyle gelir ki; hatırlanmayacak kadar uzun bir süreden beri, konuşmak hiç bu denli hafifletmemiş ve gülümsetmemiştir. İçilen şarap, Vivaldi, Birsen Tezer'in enfes sesi değildir bunun nedeni sadece. Hani, "müzik olmasa da yine de çok güzel olurmuş" dediğimiz film sahnelerine benzer. Yine de müzik vardır ve iyi ki konuşur - konuştu- bizimle. Ve iyi ki konuştuk o kadar çok. Bir yarılma oldu fikrimde, bir değişme..En iyi ve "derin" olanın sessizlik olduğuna dair düşünce, hiç değilse bir akşamlık ayrıldı beynimden.

    Elbette her çıkılan yakın veya uzak yolun, bir eve dönüşü var. Öyle uçmak, zıplamak olmasa da, evin bir süre o kadar da sessiz olmayacağının bilgisi var geri dönüş yolunda. Ve kışkırtıcı bir müziğin arkadan takip ediyor olması isteği bir de. Umut etmeye, kötücül anlamlar yüklemediğini farketmesi insanın hala, mevsim biterken üstelik..sevinçli yapıyor. Mayıs ayını derin bir nefesle içine çekiyorsun son anda, bitmeden. Bitmeden...