4 Mayıs 2009 Pazartesi

Bir Ayrılık , Bir Teşekkür



Bu bir mektup değil, ne kendime ne de bir başkasına...En saf hali bu ,başlangıçların.Bir kez daha,kalınan değil de ,ait kılınamayan yerden bir başlangıcın sessiz hikayesi.
Ne kadar renkli olsa da, plastikten çiçeklerin bulunduğu evleri terketmek gerekiyor bazen.Görüp duyduğu kadar koklamak da istiyor insanın canı çünkü.Ve nedenini düşünmeden ve bilemeden,birini severken buluyoruz kendimizi.Şimdi, "aşk zaten nedensiz olduğu ölçüde gerçek ve güzeldir" diyecek olanlara da katılmamak mümkün değil de,ya bu nedensizlik, aslında basit ve korkak bir kaçıştan başka bir şey değilse zor yaşamlarımızdan.
Ne kadar güzel gülse de birinin gözleri,bazen onların daha derinine bakmak istiyor insan.Gülüşler ne kadar çok anlam katsa da yaşama,bir yerden sonra gülmekle geçmiyor ömür.Ve biriyle yaşama katılmanın karşılığı, insanların arasına karışmak da olmuyor malesef.Aslında çoğu kez bunun tam tersi doğru oluyor çağımızda.
Kendi nedenlerimizi bulmamız gerek önce.Birinin gözlerinde ve sıcacık,güzel kokan sevgisinde yokolmayı niye bu kadar istediğimizi bilemesek de,buna olan ihtiyacımızın bizdeki bağlarını bulmamız gerek.Yoksa,acemice kurgulanmış,bencil bir oyun olmanın ötesine geçmiyor aşk.
Yine de hiç bir zaman,baharda çiçeklenmiş bir şeftali ağacı* kadar emin olamayacağız kendimizden.Kendi doğamızı bilip, zamanlarımızı tartamayacağız.En azından aşkın kendi nedenselliğimiz ve muhtaçlığımızdan doğan bir "sunuş" olduğunu anlayabiliriz belki.Yaşamdan gizlenmek için,birine sığınmak değil,tam tersine yaşamın en güç anlarında,görünür olmak için ona tutunmak gerektiğini.
Bir gece,bazen birdenbire farkedince yaşamı,bir evden çıkıp gitmek gerek bazen.Ne kadar korkutucu ve karanlık olsa da,geceye karşı yürümek sonra...Uzun bir süre çiçeklenemeyeceğini bilerek,yalnız odana dönmek,koltukta,gözyaşlarının arasında sızıp kalmak...Ta ki bir gün dallarındaki çiçeklerle bir ağaç, yaşamı yeniden duyurana kadar.