28 Nisan 2014 Pazartesi

yalnızlığı yazmak

"Kuyruğu dik tutmak"  deyimini severim. Böyle sık bilinen ve kullanılan bir deyim varsa, buna ihtiyacı olan insanlar olduğunu bilmekten dolayı severim, yoksa eylemin kendisinden o kadar emin değilim. Genelde en basit, en kıyıda köşede -mesela işte- karşılaşılan insanlar anlıyorlar sizde her şeyin o kadar da yolunda olmadığını. Çünkü onlara karşı bu kalkan kullanılmıyor, olduğundan iyi göstermek zorunda hissetmediğiniz, hiç bir sorun olmadığını duyurmak gereği olmayanlar; tesadüfen  "iyi değilsin" deyiveriyorlar. En çok o zaman hatırlıyorum çaresizliği, ellerime şu eskiden,bir şeylere heyecan duyarken giren karıncalanma hissi geliyor. 

Yağmur yağıyor şimdi, o yüzden belki de yarı hipnoz olmuş halimle oturdum buraya. Çaba göstermek gerek ve istemiyorum bunu. Biliyorum ki şekilsiz çaba, hiç bir derdin ilacı değil. Bir kaç kişiye söylesem, bir sürü tavsiye alsam, kendime yatıp kalkacak birilerini bulsam, bir konsere gitsem, fotoğraf makinemi alıp yürüyüşe çıksam, daha az sigara, daha çok temiz hava doldursam ciğerlerime...İşte şekilsiz çabanın en bariz örnekleri.

Onarılmaz hatalar yapıyorsun, her gün, yeniden ve yeniden. Biri tokat atsın, seni durdursun,susursun istiyorsun. Acısız bir ölüm, kendi kendinin katili olmamayı diliyorsun. Melankolini bile utanıp yaşıyorsun ve bu sadece senin hata hanene yazılıyor.
                      

       

             

7 Nisan 2014 Pazartesi

bekle

          Yalan yok, bekliyordum. Beklemiş olduğumun farkına çok sonra vardım. Bu izafiyetten ötürü yenilmiş sayıldım, zaafiyetten değil.

geceye not



"we've paid the price for this cruel device
till we have nothing left to pay"


Söz azalmakta , aynı boşluk, benzer umut, cehennem
Belki yarın.