19 Nisan 2012 Perşembe

Rüya

Yağmurlu bir akşam üstü;çocukluk zamanlarından belli belirsiz hatırlanan bir mahalle, İstanbul'da ilk oturuşta yaşanan sokağa karışıyor. Derdim sadece bir simit almak. Dükkanın birine giriyorum. Ne var ki simit diye satılan şey, şekilsiz, susamsız tatsız bir ekmeğimsi gıda. Yine de alıyorum, acıkmış olduğumdan. Ya da sadece adına simit dendiğinden, razı oluyorum. Sokakta bir parça koparıp ağzıma atıyorum, daha fazla yiyemeyeceğimi anladığım anda eski bir apartmanın kapısı açılıyor. Sevimsiz görünümlü bir adam,ve hayatta sevemediğim insanlardan biri. O da beni gördüğünden hoşnut değil ama yine de kapıyı açıp içeri davet ediyor bir baş hareketi ile. Yukarı doğru çıkıyorum merdivenlerden. Duvarlarının sıvası dökülmüş,merdivenleri dar eski bir bina. En üst kata ulaşmamla birlikte neşeli sesler duymaya başlıyorum yarı açık kapıdan. İçeri giriyorum ve büyük , sinema salonuna benzer bir yerde buluyorum kendimi. Sıra sıra yataklar var, hepsi beyaz örtülü, üzerlerinde ikili üçlü grup olarak insanlar oturuyorlar ve neşeli bir şekilde film seyrediyorlar. Ama film seyredecek bir perde göremiyorum, sadece hareketlerinden anlıyorum bunu.

Yataklardan birine oturmamla birlikte oynayan filmi de görmeye başlıyorum. Kimseyi tanımıyorum ama buna rağmen çok gülüyoruz. Aralarından bir tanesi oyuncunun taklidini yapıyor, diğer biri üzerinde. Uzun süredir hiç gülmediğim kadar gülüyorum sonra, tek duyulan kahkahalar oluyor ve yağmur sesi ile uyanıyorum akşama.

Yazdım, çünkü unuturdum başka bir uyku ile bana söylediklerini. Çıkardığım anlam ise gitmek gerekliliğiydi. Öyle kısa kaçmak değil, temelli gitmek. Ya da basitçe,adı simit olsa da tadı simite benzemeyen bir yiyecekle doyulmayacağı...İki çıkarım arasında bir fark yok çok da. Uzun süre kalınan her yer köhne bir sokağa benzemeye başlıyor, orada bir zamanlar çok sevdiğiniz insanlar olsa da, zamanla aynı ışıksızlık onları da kaplıyor. Hepsi birden birbirinin aynı gölgelere dönüşüyor. Sessizlik sonra.

Yaklaşık iki yıldır hatırlayabildiğim bir rüyam olmamıştı ve uykunun böylesini özlemiştim. İyi uykular herkese.

Pinky's Dream/David Lynch

9 Nisan 2012 Pazartesi

geceye not " i miss my beautiful friend "

Tüm hayat; geceler, düşler, yollar, tatiller, sohbetler, sevişler hızla geçmişe karışırken, bir özlem var sadece bizden gitmeyen. Ve tüm geri dönüşleri anlatmak için sadece özlemek yetmeli, diğer binlerce kelimeye karşılık. Ben sesini duydum da, konuşamadım bir zamandır. Yoldaşlığına minnetimi anlatamadım. Cebimde deniz kabukları var sandım bir an... O an da diğerleri gibi geldi geçti.
Nasılsın sahi ?