22 Mayıs 2014 Perşembe

Los Hermanos by Lhasa de Sela on Grooveshark

 "bir sürü kardeşim var, sayamayacağım kadar
   dağdaki vadide, ovada ve denizde
    her birinin çalıştığı iş, her birinin sahip olduğu düşler
    gelecekteki umutları ve geçmişteki hatıraları... "

21 Mayıs 2014 Çarşamba


Symphony No. 3 in F Major Op. 90: Poco Allegretto by Brahms on Grooveshark Vivaldi-Sposa Son Disprezzata by Cecila Bartoli on Grooveshark

söylenmeyen

Amaçsızlık, itaat etmek, körelmek, günde beş seans parmaklıklı pencereden bahçeye bakıp sigara-kahve tüketmek, ömür tüketmek, sessizce, söylemeden.
Synecdoche New York adında bir film seyretmek, bir ben ölmüyormuşum demek, demek ama yine ölmek. Bir ben ölüyormuş gibi uyanmak giderek sıcaklaşan, nemi çoğalan, kendisi kuruyan dünyaya.
Bir umut varmış rolü yapmak, geçen zamana bakıp. Dertlenmek, Chopin dinlemek uzaklaşma hayali ile. O insan Chopin dinliyor muydu sahiden de söylediği gibi ? diye iç geçirip şaşırmak, inançsızlık diz boyu herkeste ve herkese.
Sonra inançsız olmaya hak bulup, utanmak. Utanacak onca şey arasından bir bunu bulup çıkarmak.
Ölmemek için güne karışanları haklı bulmak, günün griliğine boş bir inat renkli giysiler giyenleri yadırgamamak. Bu yadırgamayıştan -artık- öfke bile duymamak.
Cezalandırılır gibi sevişmeyi dilemek, hoyratça tersyüz edilmiş bulmak kendini, daha yalnız, daha ölü.
Ruhun karanlığını söyleyememek, bir söylense bitecek her şey, yeniden başlar mı bilinmez ama bitecek en azından bu. "Bitmiyor, işte bu bitmiyor" Beckett' in dediği gibi. O söylemiş, ama bugün söyleyememek. Öyle bir söyleyememek ki, tek bir seferde acının bitmesi varken, her gün katlanmak zorunda bırakan.

18 Mayıs 2014 Pazar

yardım et



 Günlerdir, konuşmadan en çok bir fotoğrafa daha doğrusu internetten alınmış bir caps'e takılı gözüm. Benim için bugünü anlatan tek görüntü. Bir genç insan, iyimserliğini ve heyecanını paylaşmış biriyle maden ocağında çalışmaya başlamadan önce. O gençlerin kullandığı :d simgesi var  haber verdiği iki kelime yazının sonunda. Sessiz hikayeler bunlar. Bakmayın son günlerde çok ses varmış gibi göründüğüne. Herkes umut duyar içinde, genç insan fazla duyar, daha çok dışa vurur.

    Şimdi öldük ya biz, daha kötüsü o ölü halimizle çeviriyoruz ya çarkı, bunu kabul ediyor görünsek de, bu kabullenişin hiç bir emaresi yok ya hayatımızda; işte bu izsizlik, kanıtsızlık bizi ölü olmayı sürdürmeye iten. O gülümseme simgesindeki genç umut yok ya hani bugün, önceden olduğunu bilmemek  değil, ama o umudu tutmamak  görünmez zincirlerin bahanelerine sessiz ve suçlu sığınarak. Bundan ötürü ölüyüz, öldük.

Yası biliyorum, bilmek zorunda kaldım iki defa. Yani karşılaştırma, yan yana koyma durumum oldu kendimden. Yas tutarken, bir yandan iyi ve güçlü görünmeye çalışırsın. Metanet denen şey bu kandırmacadan ibaret, herkesin beklediği bir an önce iyi olmandır ve insanlara iyilik gibi metanetini sunarsın. Suçlu hissettirir onlara acından bir parça olsun vermek. Zaman geçtikçe atlattığını düşünürler, insanın kendisi bile bazen öyle hisseder. Günler boyu düşünmediğin olur, ancak aniden bir an aklına düştüğünde, gözlerin yeniden karanlık bir ortama giriyormuşçasına kararır, bir anda, karanlık ortama alışmış gözlerin körlüğü. Orada ağlarsın işte, yutkunursun gözlerin karanlığa alışır, dünyayı seçmeye başlar, yeniden dışarı parlak ışığa çıkar ve yeniden başlarsın döngüye.

Bu yas değil işte hissettiğim bu kez, ölümü duyuyorum ben, ölü hissizliğimi.

Ben , yani sadece kendi adıma ben, umuttan yardım umuyordum. Hepsine karşın umudumdan ve başkalarının umudundan. Ne iyiydim ne kötü, küntleşmiş bir ruh hali ile seyrediyordum hep.

Şimdi O'nun umudu yok işte, ölü olduğunu hissedip yaşıyor olmak ne kadar fazla, ne kötü ve ne mantık dışı, tüm duyguların ötesi.

Yardım et ölmeme. 

Günlük, bulanık umutlarından bıktım, yarın yok, yardım et.