Hoşnut değilim bir süredir. Hayatımın dsm** kitabındaki kriterler yerine başka, güzel bir kitaba benzemesini istedikçe, hareket etmek, koşmak, hayata katılmak gerekliliği arttıkça evdeki dağınıklığa, toza, o delirtici sessiz fotoğrafa çekiliyorum. Hayatıma ait sevip tekrarladığım imgeler; yağmur, tren, yolculuk, düş vs. yoklar ve aslında hepsi bir sabah kahvaltılık ömre sığacak kadar azmış.
Yas, depresyona benzer demişlerdi. o zaman bilmiyordum ikisini de. Uzun süre de bilmedim. Sonra bir gün, sadece bir günde ikisi birden çıkageldi. Benzeseler de aynı değiller, ayırabilecek kadar ayığım hala, ne kadar süreceğini bilemesem de. Şimdi o hayatın en ortasındaki, damardayım. Bir ses var korkutan, bu kadar yakınken, herkes yukarda, dışardayken duyduğum. Kıyıya alışmıştım, o rüzgara ve buraya neden , hangi yolla geldiğime dair en ufak bir fikrim yok.
Ortada olunca, bir gün geliyor ve yastan sıyrılmak, yeni bir şey seçmek istiyorsun. Bir ülkede, güzel biriyle tanışıyorsun mesela, gayretle. Babasının öldüğünü, kitap yazmakta olduğunu söylüyor. Dünyasına tanıdık olmaktan mı bilinmez, sevmek istiyorsun O'nu, saçlarını okşuyorsun falan, kısa oluyor sevmek. Dönünce arayamıyorsun, yeni seçenekler korkutuyor, serde tekinsizlik var kendine.
İşe gitmek, kimse anlamasın diye , anlamıyorlar ne güzel. Yorulacak bir şey yok, yine de yorgun oluyorsun akşamları. İki sayfa çevirmek, yattığın yerden bir film seyretmek dahi mümün olmuyor. Bu yorgunluk haline karşın uyku gelmiyor, uyku gelmedikçe kan şekerin düşüyor, gece gece yiyecek bir şeyler aranıyorsun. Xanax yetişiyor imdada, sigara, kahve ve daha bir çok şeyin yanında bağımlılıkların çoğalıyor günden güne. Seni seçmekten alıkoyan, durduranlar artıyor.
Yasta beni en çok şaşırtan, insanların umursamazlığa varan metanetleri oldu. Kızmıyorum, çünkü ben de onların yasları karşısında muhtemelen aynıydım. Biraz abartılmış bir varlık "insan" denen. Oysa ne güzel bir yaz başlamıştı geçen yıl. Uzun süreden beri yaşıyor saymıştım kendimi o toz ve gaz bulutu arasında. Bir gün, sadece bir gün ve şarkıdaki gibi; "her şey boşluğa".
Ölümsüz tutkunun sesi Chavela Vargas , el andariego şarkısını çok güzel söylerdi. Bir arkadaşım biz de "andariego" yuz demişti bir gün. " Avare" anlamına geliyormuş, başıboş gezip duran. Bilmiyorum, bir yerlerde, böyle insanlar olduğunu bilmeye ihtiyacım var sadece. Ve onlarla olma dirayetini gösterebilmek bir de.
Bir gün yine yola çıkma gücünü bulursam, yönümü güneye çevirmek, yüzümü güneşe dönmek istiyorum galiba. Kar ve yağmurlu tüm hatıraları geçmişte bırakabilmek. Babası ölünce kitap yazmaya başlayan güzel birilerine bakmak istiyorum korkmadan.
Derken doğa duymuş gibi, yolları ıslatmaya başladı gece gece. Xanax da etkisini göstermeye. Uykuya benzemeyen, düşsüz griliğe teslim olacağım yine, ama en azından bu geceyi notsuz bırakmıyorum. Çalsın bando, yürüyelim başıboş, somos todos andariegos (hepimiz avareyiz).
geceye not