Kaç zaman oldu ? Bir bütün yaz neredeyse. Bu sıcak sürdükçe her gün daha fazla akla gelen, huzursuz düşlere salan bir ülke beynin bir köşesinde. Hani tembelliği bırakıp öykülerini öyküme katacağım insanları düşünmek istemekle geçen zaman. Kimse inanmaz bunu ne kadar istediğime. Hiç bir inanışa yetecek eyleme sahip olmadığımdan veya zamana. Anlatmak ve. Saatlerce konuşabilecekmiş, ses çatallaşmadan, gözlerini arada kısarak, dudağın bir kenarı ile belli belirsiz bir gülüşle hani. Ondan mı tanımadığım birine anlattım o kadar ? Tanımadığına anlatmak bazen daha kolay olur yaygın fikrinden değil, onda bir umut görmekten. Arada bir umut görmeyi özlemekten.
Hangi mesafe daha kısa ? Önümdeki son yaz günlerinde yanıtını kendime vermem gereken soru bu. Her gün gördüklerim, aynı şehirde yaşadıklarım, görmesem de bilmesem de yanından geçip gittiğim kimbilir kaç hikayesine aşık olup, bir o kadarından nefret edeceklerim mi, yoksa uzak bir cennet ülkesinde bir günde, ve sadece o günde o eski rahat hazdan ve sevgiden beni pamuğuna sarmalayan bir yatakta birlikte uzandığım mı ? Bu topraklarda her gün kötülük hakim olurken ve o henüz birazını biliyor olduğumuz kötücül güç her an biraz daha bizi birbirimizden koparıp mesafemizi çoğaltırken, neyin umudunu takip edeceğini şaşırmışken, bilemezken, e doğal olarak ölüyken, ölmüşken.
Her ihtimalde hüzün var, en üzücü olanı bu. Artık acısız bir seçim yapılamıyor, yapılabilen bir zaman var mıydı tarihte onu da bilmemekle birlikte. Artık bizi en az öldüreni seçmek zorunluluğu var. Hüznün ölçüsünü ölümün şiddeti belirliyor. Bir ten var işte orada, bir ruh belki ardında, bir düşünce geceler boyu uyutmayan. Bir buluşma, bir yolculuk, bir deneme. Ya olmazsa; o zaman melenkolinin topraklarında biraz daha yakın dolaşacak ölüm demektir.
Hiç bir yer bilmiyorum ki ben orada herkes mutlu olsun. Böyle demişti biri yakınlarda.
Orada olmak gerek o "yakında".